Felsefenin Tesellisi - Alein de Botton
- Tuğçe Açar
- 28 Mar 2023
- 3 dakikada okunur

"Sokrates bilgiyi doğru düşünceden üstün tutar. Çünkü bilgi sahibi olmak yalnızca bir şeyi niçin doğru olduğunu bilmek değil aynı zamanda öteki seçenekleri niçin yanlış olduğunu da bilmek demektir."
"Başkaları tarafından onaylanmamayı bu kadar ciddiye almamızın temelinde ise yalnızca terfi etmek ya da ayakta kalmayı başarmak gibi pragmatik nedenler değil, çok daha önemli bir neden yatar. Alaya alınmak yoldan çıktığımızı gösteren ve bize asla göz ardı edemeyeceğimiz bir işaret gibi gelir." "Düşüncelerimizin ya da yaşam biçimimizin yanlış olduğu asla ve asla çoğunun görüşü ile ters düştüğümüz gerçeğinden yola çıkılarak kanıtlanamaz." "Epikursun yorumu farklı bir mutluluk anlayışına dayanıyordu ona göre fiziksel bir acı duymadığı zaman mutluydu doğru düzgün beslenemiyorsak üzerimize giyecek bir şey bulamıyorsak fiziksel acılar çekmeye başlardık. Bu nedenle yiyecek ve giyecek satın alacak kadar paramız olmalıydı. Ancak kaşmir bir hırka yerine sıradan yün bir hırka giydiğimizde ya da deniz tarağı yerine bir sandviç yediğimizi bize de uyanacak duyguyu bizde uyanacak duyguyu acı çekmek diye adlandırmak biraz abartılı olurdu." "Pahalı bir şeyler satın alarak aslında kaynağını bilmediğimiz sorunlarımıza geçici bir çözüm bulmaya çalışıyoruz. Gereksinimlerimiz psikolojik olduğu halde maddi şeylere ve nesnelere yöneliyoruz. Kafamızı derleyip toplamamız gerekirken evimiz derli toplu görünsün diye raflar satın alıyoruz. Dostların yerini tutsun diye yünden hırkalar alıyoruz." "Tabi bu durumdan bir tek biz sorumlu değiliz, gerçek gereksinimlerimiz konusunda bu kadar az şeyi biliyor olmamız. Biraz da çevremizdekilerin Epikuros'un deyişi ile içi boş fikirlerinden kaynaklanıyor. Bu içi boş fikirler gereksinimlerimizin doğal önceliklerini yansıtmıyor. Tersine lüksü ve zenginliği, dostluğun ve düşüncelerin önüne koyuyor. Bunların oluşumu bir rastlantı değil. Ticari çevrenin çıkarları doğrultusunda gereksinimleriniz yeni bir öncelik sırasına sokuluyor. Üretilen malın görüntüsü bize defalarca gösteriliyor. Maddi şeyler satılması mümkün olmayan şeylerin yerini tutabilirmiş gibi bir izlenim yaratılıyor işte içi boş fikirler böyle ortaya çıkıyor." "Düş kırıklığına yol açan nedenler çok çeşitli olabilir. Sızlayan bir ayak parmağından tutun da zamansız bir ölüme kadar pek çok şey düş kırıklığına uğratabilir. Ancak her düş kırıklığın temelinde aslında aynı şey yatar. İsteklerimiz gerçekliğin o yıkılmaz duvarına çarpar, bu tür çarpışmalar ilk kez bebeklik döneminde yaşanır. Bizi doyuma ulaştıran şeylerin denetimimiz dışında olduğunu ve dünyanın her zaman arzu ettiğimiz gibi olmayacağını anlarız." "Daha dikkatli davranmalıyız. Seneca beklentilerimizi aza indirmemiz gerektiğini böylelikle beklediğimiz şeyler olmadığı zaman bağırıp çağırmaya başlamayacağımızı söylüyor." "İnsan nedir ki? En ufak bir sarsılmayla, en hafif bir çarpma ile kırılacak bir cam vazo, narin, çıplak, savunmasız ve başkalarının yardımına muhtaç…" "Yani birini bir kez daha görmek için bilinçli ve çok yoğun bir istek duyuyoruz ama aslında bilinç dışında bir güç bizi üremeye, bir sonraki kuşağı yaratmaya doğru itiyor." "Oysa filozof toplum tarafından kabul görmediği ve devlet onu suçlu bulduğu halde dize gelmemişti. Başkaları onunla ilgili şikayette bulunduğu için düşüncelerini değiştirmemişti. Üstelik kendine olan güveni kibrinden saldırgan mizacına ileri gelmiyor, felsefi temellere dayanıyordu. Onaylanmadığı zaman kendini olan güvenini hissederek bir biçimde değil akıcı temellere oturtarak yansıtmasını sağlayacak düşüncelerle donatmıştı." "Kendimizi iki parçaya bölmeye Ççalışmak yerine, bizi şaşkınlığa düşüren bedenimize karşı açtığımız iç savaşı sona erdirmeliyiz. Çünkü bedenimiz ne korkunç ne de küçük düşürücüdür. O varoluşunuzun değişmez bir parçası olarak ölene kadar bizimle kalacaktır." "Doğuştan geçirdiğimiz tek bir kusur var hepimiz mutlu olmak için dünyaya geldiğimizi inanıyoruz. Bu kusurumuzu gidermedikçe dünya gözümüze çelişkilerle dolu bir yer gibi görünecektir. Çünkü her adımımızda ister büyük ister küçük bir şey yapmış olalım dünyanın ve insan hayatının insanları mutlu bir yaşam sürmelerine olanak verecek biçimde tasarlanmadığını anlayacağız. İşte bu yüzden neredeyse bütün yaşlıların üzerinde o aynı ifadeyi yani düş kırıklığını görmek mümkündür." "Yetersizlik hissinin bir nedeni de insanların dünyayı hiç düşünüp taşınmadan küstahça normal anormal diye iki farklı kutba ayırmalarıdır. Kaşın teki havada hafif Şaşkın bir ifadeyle söylenen "Gerçekten mi? Ne kadar tuhaf" cümlesi karşısına deneyimlerimizi, inançlarımızı bir kenara bırakmaya hatta mantığımızı ve insanlığımızı bile unutmaya hazırızdır." "Eğer kimse bizim var olduğumuzu görmüyorsa, var olamayız. Söylediklerimizi kimse anlamıyorsa, söylediğimiz şeylerin bir anlamı yok demektir. Arkadaşlarla birlikte olmak kimliğimizin birileri tarafından onaylanması anlamına gelir. Onların bilgi ve ilgileri bizim içinde bulunduğumuz ataletten kurtarır. Dostlar şakayla karışık yaptıkları yorumlarla bizim kusurlarımızı bildiklerini ama bizi olduğumuz gibi kabul ettiklerini açığa vururlar. Dolayısıyla da dünyada bir yerimiz olduğunu bize hatırlatmış olurlar."
"Geleceğe ilişkin beklentilerimizin altında tehlikeli olabilecek bir saflık yatıyor. Çünkü bu beklentilerin gerçekleşmesi ihtimallere bağlı. Bize ne kadar nadir rastlanan ne kadar uzak bir olay gibi görünürse görünsün bir gün başımıza bir kaza gelebileceğini düşünmeli bu ihtimale karşı her zaman hazırlıklı olmalıyız."
"Tabii karşımıza çıkan bütün engelleri öylece kabullenmiş olsaydık insanlık bugün çok daha az başarı elde etmiş olurdu. Yaratıcılığımızı körükleyen en önemli şey bu böyle olmak zorunda mı sorusudur. Bu sorudan yola çıkarak siyasi devrimler yapar, bilimde ilerler, daha ilişkiler kurar daha iyi kitaplar yazarız. Romalılar engellilerin üstüne gitmeyi seviyorlardı. Kışın soğukta kalmaktan nefret ettikleri için yerden ısıtma sistemi geliştirdiler, çamurlu yollardan yürümekten hoşlanmadıkları için kaldırımlar yaptılar."
Yorumlar