top of page

"Her canlının bir yaşam stratejisi vardır. İnsanın ayırt edici özelliği bu açıdan diğer canlılardan farkı bu stratejiyi içgüdüsel olarak değil de bilinçsel olarak kurgulamasıdır. İnsan kendine özgü değerler sistemi yaratmıştır."

"Ağaç yaşamı primatlarda görme organını yaşamsal hale getirmiştir. Öyle ki sağır olan ya da koku alma duyusundan yoksun bir primat ağaçta yaşamını sürdürebilir ama kör ise bu onun sonu olur. İnsan da dahil tüm primatlarda beyin kabuğundaki koku alma bölgesi çoğu memelerinin aksine zaman için önemli oranda küçülmüştür. İşte bu eksiklik görme duyusundaki belirgin gelişme ile giderilmiştir."

"Ağızdaki diş sayısı 3 arkaik memelerinde de 44 idi. Memelilerin değişik kolları farklı evrim çizgileri izleyerek farklı uyumsal özellikler ve anatomik örüntüler edinirken başlangıçta var olan diş sayısını da giderek önemli azalmalar oldu."

"Görüldüğü gibi menopoza girme yaşı kadının dişi şempanze ile paylaştığı ortak bir primat özelliğidir."

"Primat dünyasında su içme alışkanlığına sahip tek varlık insandır. Primatlar genelde suyu meyve ve yapraklardan sağlarlar."

"Yaklaşık 2 milyon yıl öncesinden itibaren "homo" adı verdiğimiz insan cinsine ait türlerle karşılaşıyoruz."

"Fosillerde konuşma yeteneği için, araştırıcılar tarafından çoğunlukla kabul gören ölçütün kafa kaidesindeki bükülme derecesi olduğunu vurgulamak gerekir."

"Neandertallerin bizden daha az zeki daha az yetenekli oldukları söylenemez. Kısacası bizden daha az insan değillerdi. Ancak neandertaller anatomik ve fizyolojik görüntüleri öylesine özelleşmişti ki modern görünümlü insana doğru evrimleşecek genetik potansiyelleri yoktu. Zaten neandertaller bugünkü insanın atası olamayacak kadar farklı bir anatomiye sahipti."

"Kırmızı boyanın canlılığı ve dirilişi simgelediği düşünülürse belki de ölünün öbür dünyada yeniden dirileceğine ve yeni bir hayata başlayacağına inanılıyordu. Çünkü ölü bazen yassı taşlar bazen de dallardan hazırlanan zemin üzerine yatırılıyor başının altına yaptığı yassı bir taş konuluyordu. Çoğu kez üzerine aşı boyası serpiliyordu."

"Neandertaller her insanın bir ruhu olduğuna inanıyordu ve ölüyü son yolculuğuna uğurlarken ona çeşitli törenler düzenliyordu."

"Habilis olarak tanıdığımız ilk insanlarda bizimkine göre dar olan basen genişliği küçük bir beyine sahip olan fetüsün rahatlıkla rahim kanalından geçerek doğmasına olanak sağlıyordu. Onu izleyen Homo erectus kadını içinde doğum rahat bir olaydı. Zira basen genişliği ile cenin arasında bir uyumsuzluk söz konusu değildi. Neandertal ile beraber basen beyin arasındaki bu uyumlu evrimsel süreç bozuldu beyin düzeyinde insanlık bir nöron patlamasının sahne oldu. Neandertallerin erişkinlikteki bu betyni ana rahminde oluşuyordu. Ne var ki basen genişliğinde bir değişiklik olmamıştı."

"Sapiens atalarımız çevrelerindeki doğal kaynakları tüketirken biraz da aşırıya kaçtı ve ekolojik dengeyi bir ölçüde bozdu."

Din neandertaller ile sanat ise saphiensler ile başladı diyebiliriz."

"Neolitiğe damgasını vuran 3 önemli olay vardır. Bunlar sırasıyla tarım, hayvancılık ve çanak çömlek yapımıdır."

 

"Bu fikirler süreç algısından yoksun olduğu için halen yaratılış fikrinden kurtulunamadığı görülür. Bu eksik algıya göre bir şeyler yeni bir şeyler yaratıyorsa bu birden bire anlık olarak "puf" diye oluvermelidir. Buna "abiyogenez" yani yaşamın cansızlıktan gelmesi denmiştir."

"Günümüzden 4 milyar yıl kadar önce dünyanın bir kısmı çoktan okyanuslarla kaplanmıştı. Bir kısım karalarda ise sığır sulak alanlar bulunmaktaydı. Bunların bir kısmı tıpkı günümüzdeki gibi birbirine bağlıydı yani bazı sulak alanlar denizlere ve okyanuslar açılıyordu. Yaşam bu sulak alanlardaki moleküller sayesinde ve okyanus tabanlarındaki volkanik bacaların sağladığı ısı enerjisi ile başladı."

"İşte bu kimyasalların erken dünya şartları altında bir araya gelmesiyle çok sayıda yapı oluştu. Bunların birçoğu hiçbir işe yaramayan kombinasyonlardı. Bunlar okyanus tabanlarındaki bacalarda hala oluşuyor. Laboratuvar koşullarında da tekrar edilebiliyor. Bunlar canlılığı oluşturamadı ancak bu deneme yanılmalardan bazıları oldukça dinamik yapılar oluşturdu. Örneğin likitler su ile temas ettikleri anda küreseller bir yapıya dönüşür. Çünkü yapıları gereği bir uçları sudan uzak dururken diğer kısmı olabildiğince yakın durmaya çalışır. Bu da lipit kürelerin oluşması demektir. Bu kümeler içine hapsolan kimyasallar çok daha etkin bir şekilde birbiriyle etkileşime girebilir, daha karmaşık yapılar oluşturabilir ve çevre şartlarından çok daha az etkilenebilir. Bu sayede çok daha kalıcı adeta hücre benzeri yapılar oluşabilir."

"Evrenin başlangıcı olarak bilinen büyük patlama dediğimiz olay 13.82 milyar yıl önce yaşanmıştır. Bu uzay boşluğunda belli bir yerde yaşanmış bir patlama değildir. Bir "an"dır. Yani zamandaki bir noktadır."

"Dünyamızın da içinde bulunduğu Güneş sistemimiz büyük patlamadan 9 milyar yıl kadar sonra yani günümüzden 4.6 milyar yıl kadar önce oluşmuştur."

"Evrimin ilk adımlarının günümüzden 4.2 ile 4 milyar yıl kadar önce attığı düşünülmektedir."


 

"Bu şempanzelerin veya diğer insanların beyinlerinin büyüklüğü kadardır yani alet yapımı ve kullanımı için büyük bir beyin şart değildir."


"Hayvanlarda yenidoğanların başı annelerinin doğum kanalından büyük değildir. Yavruyu doğum kanalından geçirip doğurmanın zor bir iş olmadığı anlamına gelir bu. İnsanlarda ise durum bambaşkadır. Büyümüş beynimizin dar pelvik kanaldan geçmesinin gerekmesi nedeniyle doğum süreci çok daha zor hale gelmiştir."


"45 milyon yıl önceki ilk insansılar morfolojik açıdan kuyruksuz maymunlar çok benziyordu, beyin büyüklükleri şempanze beyninin büyüklüğü kadardı. Yani yaklaşık 450 santimetreküptü. Tek farkı vardı, ilk insansılar dik yürüyordu. Zaman içinde insansıların beyin büyüklüğü arttı: 2 milyon yıl önce beyin büyüklüğü iki katına çıkarak 900 santimetreküp oldu. Neandertallerin beyinleri modern insanın beyninden daha büyüktü. 10 bin yıl öncesine ait fosil kalıntıları ise 1400 santimetre küp ile bizimkine benzer büyüklükteki beyinlere işaret ediyor. Öte yandan genel vücut büyüklüğümüz 2 milyon yıldır pek değişmedi."


"Beyin büyümeye devam edip de vücut büyüklüğü görece aynı kalınca birçok sorun ortaya çıktı. Büyük beyinli bir bebeği doğurmak için mümkün olduğunca geniş bir pelvise ihtiyacınız vardır. HHeniş pelvis geniş doğum kanalı demektir. İki ayak üstünde randımanlı hareket edebilmek içinse dar bir pelvise sahip olmak iyidir. Yürürken bacakların arkadan öne sonra da önden arkaya doğru hareket etmesi gerekir. Açık bacaklar vücudun sallanmasına neden olur ki enerji açısından verimli bir şey değildir."


"İnsanın başlangıçtan beri başkalarına ihtiyaç duyduğunu ileri süren evrim hipotezini bir kez daha doğrular. Bizler doğduğumuz andan itibaren sosyal hayvanlarız."


"Gün geçtikçe daha fazla hastaneye evrimimize ters düşen bu doğum ortamını değiştirme yoluna gidiyor. Kadınların oturarak doğum yapmalarını ve doğum sonrasında aileyle beraber vakit geçirmelerini sağlayacak düzenlemeler de bulunuyor."


"İlk primat atalarımız 80 ile 65 milyon yıl önce ortaya çıkmıştır."


"En yakın atalarımız olan kuyruksuz maymunların çoğunlukla otçul olmaları insanların ilk zamanlarında otçul olmuş olabileceğine işaret eder."


"İlk insanlar hayatlarını hayvansal yağ ve et artıklarının çöplerinden sürdürmek zorundaydı."


"Otçular büyük beyne ihtiyaç duymaz. Çünkü bitkiler hareket etmez."


"Kemikler çok serttir. Özellikle de kol bacak kemikleri silah olarak kullanılabilecek kadar serttir. İlk insanların dişleri onları kırabilecek duruma değildi. İlk atalarımız taş aletler kullanarak bu kemiklerin içlerindeki ilikleri almanın bir yolunu buldu."


"Bazı insanlar bebekleri inek sütü ile beslenmenin zararlı olduğunu ileri sürüyor. Ama asıl düşünülmesi gerekenler buzağılar olmalı. Onların damak zevkine uyumayan, sırf insanlar beslensin diye yapılmış bu sütleri içmek zorunda kalıyorlar çünkü..."


"Modern insan dünyanın her yerine dağılırken Ekvator bölgelerinden güneş ışığının daha az olduğu Kuzey bölgelerine de göç etti. İnsansılar özellikle buz çağının döngüsel buzul ve uluslararası dönemleri sırasında çok uzak bölgelere dağıldılar. Buzul dönemlerinde bulutlu günlerin sıklığı arttı, çok fazla güneşi yoktu. Doğrudan gelen güneş ışığını azalması engellenecek daha az UV ışık anlamına geliyordu. İnsanların çok fazla melanin ihtiyacı yoktu."


"Bir özelliğin evrimsel açıdan avantajlı sayılabilmesi için canlının arkasında yavru bırakmasına katkıda bulunması, yani üremeye yararlı bir şey olması gerekir."


"İnsan iskeletleri ve dişler bir kişinin çocukluğu, hayatı ve geçirdiği rahatsızlıklar hakkında çok şey söyler. Bir kişi ilk yıllarında yeterli gıda almamışsa normal büyüme örüntüsü sekteye uğrar. Bu eksiklik kemik ve dişlere imzasını bırakır."


"Yüz kemikleri küçük ince ve kırılgan oldukları için pek fosilleşmez."


"Yunus ve fil gibi sosyal hayvanların beyinlerinin daha büyük olduğu doğrudur. Grup büyüklüğü arttıkça her üye hakkındaki bilgi de her bireyin oluşturabileceği ilişkilerini sayısı da artar. Beynimiz bu bilgilerin hepsini bir araya getirir onları depolar ve gerektiğinde onlara tekrar ulaşır."


"Beyin büyüklüğü ile sindirim sistemi büyüklüğünün ters orantılı olduğunu göstermiştir."


"Beynin büyümesi için yağ ve şekere ihtiyacımız vardı. Evet beynimiz büyüdü. Ancak bu alışkanlık olarak bizde kaldı."


"Kültür ve uygarlık ilerledikçe insanlar çevrelerine vücutlarından ziyade araçlarla uyum sağlayacaktır. Örneğin hava soğuduğunda derimizin altında kalın bir yağ tabakası geliştirmek yerine, merkezi ısıtma sistemini çalıştırırız."

 
bottom of page