"İnsanların hayatında da böyle olur. Çevremizdeki hatta kendimizdeki değişikliğin çoğu zaman farkında olmayız. Tarihin akrebi bize hareketsiz gibi görünür ancak birkaç yıl sonra akrebin yerini değiştirdiğini, kendimizin ve çevremizin de değişip başkalaştığının farkına varırız."
"Eski zamanlardan beri kadınlar toprak işleri ile uğraşır erkekler de hayvan güderlerdi. Klanda hayvan sayısı az olduğu sürece kadının yaptığı iş yani çift koşmak başta gelirdi. Et çok seyrek yenir süt içilmezdi. Kadınların topladığı ürün olmasaydı evde yiyecek bir şey yok demekti. Zaten o çağlarda yiyecek olsa bir de sofrayı çoğu zaman arpa ekmeği ya da bir avuç kuru tane konurdu. Çünkü fazla bir şeyleri yoktur. Yine kadın eliyle toplanmış yaban meyveleri de ekmeğe katık olurdu. Evin efendisi kadın olduğu için her şeye kadınlar idare ederdi."
"Yıl geçtikçe hayvan sayısı artıyordu. Hayvan sürüleri gittikçe çoğalıyor, insana daha çok süt et yün veriyorlardı. Böylece bozkırda çobanın yani erkeğin emeği birinci derecede önem kazanmaya başladı."
"Örneğin "A"nın öküz başı olduğu kimin aklına gelir? Ama A harfini ters çevirirsek boynuzlu bir baş olur. Eski alfabe ile bu boynuzlu baş A harfini ifade eden anlamına gelen Alef sözünün ilk harfidir. Böylece harflerimizden her birinin köklerine inilebilir."
"Vaktiyle insan doğada dünyada en çok bulunan şeyin kum en büyük şeyin de dağ olduğunu sanırdı.Bugün bile çok büyük bir şeye "dağ gibi" çok küçük bir şey de "kum tanesi kadar" derler."
"Babilliler 4 işlemden başka şeyler de bilir. Sayıların karelerini, küplerini hesaplamayı, yine kare küp ve başlık kökler bulmayı, iİkinci derece denklemler çözmeyi becerirlerdi. Dairenin çevresini, piramidin hacmini, dairenin çevresinin çapına bölerek sonraları matematikçilerin sık sık karşılaştıkları pi sayısını bulmuşlardır. Gerçi bazıları bu sayıya yaklaşık olarak pi eşittir 3 demişlerdi."
"Kim sözünü Ne sözü ile değiştirmek ve soruyu "Dünya kimden doğdu?" yerine "Dünya neyden doğdu?" şeklinde koymak önemsiz bir şey gibi görünür. Bu düzeltme bilimin gittikçe dinden uzaklaşarak kendi yolunda yürümesini sağlamıştı."
"Öğrenci öğretmenini geçmişti. Thales dünyanın yuvarlak bir sal gibi okyanus dağlarında sallandığını sanırdı. Öğrencisi ise dünyayı dayanaktan ayırarak sonsuzlukta asılı gördü."
"Oysa sözgelimi balıklara yarayan deniz suyu insanlara zararlıdır. Domuzlar çamurda yıkanırlar, onlar için çamur kirli değildir. İnsana kıyasla en güzel maymun çirkindir. Özgür bir insan için nimet olan kölelik, köle için azaptır. İnsanlar bunu hala anlayamamışlardır. Eşyalara hep bir açıdan bakarlar. Karanlık olmasa aydınlığın, eğrilik olmasa doğruluğun da olamayacağını anlamazlar. Hastalık olmasaydı sağlığın değerini nereden bileceklerdi? Çalışmak olmasaydı dinlenmenin tadı olur muydu? Aydınlık ve karanlık, doğrulukla eğrilik, ölüm ve doğum, son ve başlangıç olduğu gibi başlangıç da sondur. Buzun ölmesi suyun doğmasıdır. Suyun ölmesi de buharın oluşmasıdır. Biz hem var hem yokuz. Her an değişiriz."
"Arşimet için bu çözülmez bir iş değildi çünkü kaldıraç yasalarını kendisi bulmuştu. Onun "Bana bir dayanak noktası verin dünyayı yerinden oynatayım" sözünü herkes tekrar ederdi."
"Hekim hastayı tedaviye başlamadan önce yıldızlara danışırdı. Kollarının kaderi ikizler burcuna, başınki koç burcuna, ayaklarınki de balık burcuna bağlıydı. Bir koldaki çıkık ay ikizler burcunda iken düzeltilemezdi. Daha iyi işaretler beklemeliydi."
"Mona Lisa" ve "Son akşam yemeği" adlı tabloları yapan Leonardo'nun soyu Floransa Yonca başlarından geliyordu. Çıraklık yılları bir heykeltıraşın ve kuyumcunun atölyesinde geçmişti. Leonardo Da Vinci'nin defterlerinde teknik çizimlerle resim etkileri yan yanadır."